Adele ve Coldplay Konserinde Münih Deneyimi
Konu Adele olunca, Münih’e gitmek kaçınılmaz oldu. Türk Hava Yolları’nın uçağı, Adele ve Coldplay hayranlarıyla dolup taşıyordu. Çoğu kişiyle sohbet etme fırsatım oldu ve anladım ki, eğer bir sanat dalına tutkuyla bağlıysanız, nerede olursanız olun, kalkıp gidiyorsunuz. Kısıtlı bütçeniz bile olsa, bir yolunu buluyor, para biriktiriyor ve sergi ya da konser gibi etkinliklere katılmak için yola çıkıyorsunuz. Sanatı ve sanatçıyı takdir etmek, bu tutkunun en güzel yanlarından biri.
Adele, çok eski bir sanatçı olmamakla birlikte, öyle bir sesi var ki, 2006 yılında annesine yazdığı şarkıyla müzik dünyasına adım attı ve bu muhteşem sesi hemen yankı buldu. Bugünlere geldiğinde, kendi organizasyon firmasını kuracak kadar güçlendi. Münih’in tam ortasında öyle devasa bir sahne kurdular ki, 75 bin kişiyi ağırlayabilecek kapasitede, muhteşem bir matematikle kimse kimseye değmeden, yüzlerce giriş kapısıyla konser gerçekleşti.
Yerinde oturarak, yorulmadan 2,5 saatlik konserde büyülenmiş bir şekilde akustik ve görsel tekniklerle sanki sahnedeymişçesine bir etkinlik izledik. O kadar rahat ve özgüvenliydi ki, canını acıtan ayakkabılarını herkesin içinde çıkartarak yalın ayak konserine devam etti. 2,5 saatlik konserin 2 saati dolu dolu şarkılarla geçti. Geri kalan yarım saat ise sohbetle; en yakın arkadaşını, annesini anlattı. “Hey gidi günler, nerelerden nerelere geldim. Bu kadar kalabalığı ben topladım. Sizlerin bana olan sevgisiyle çok teşekkür ederim.” diyerek hayranlarına samimi bir şekilde hitap etti.
Hayranlarını her ülkeden bulup çağırmaya başladı. Ne Ukrayna ne İsveç ne Norveç, fakat bir tek Türkleri anmadı. Bu durum beni çok üzdü; hatta onu görmesi için çığlık çığlığa bağırdım. Sahneye, seyircilere doğru atılan kocaman makineli tüfek gibi bir alet geliştirmişlerdi. İçinde sıkıştırılmış, üstünde “Adele” yazan tişörtler fırlatıldı. En arkadaki bile, fırlatılan tişörtlerden kaptı. O kadar çok konuştu ki, sanki evdeymişiz ve Adele bizim arkadaşımız; o anlatıyor biz dinliyoruz. Arkasından bomba bir şarkı patlatıyor ve muhteşem alkışlar ve görsel efektlerle konseri devam ettiriyordu.
Adele’i çok severim fakat ondan daha muhteşem görsel efektleri, Coldplay gerçekleştirdi. Konsere girerken herkese florasanlı bilezikler verdiler. Şarkılar başladığında, “eller havaya!” denilince o bilezikler öyle bir güzellik yaydı ki kendimizi rüyada gibi hissettik. Gökten rengarenk ışıklar yağdırdılar. Tam bunların arasında rengarenk balonlar fırlattılar. “Allah’ım, ben nereye geldim?” diye düşündüm.
Coldplay’in solisti Chris Martin, kızların gözdesi. Çok da çapkın ve yakışıklı; ünlü eşleri oldu. Bunlardan biri Gwyneth Paltrow; diğeri ise dünyalar güzeli Dakota Johnson. Dünya gençleri, bu çılgın iki İngilize bayılıyor. Ülkenin yaşadığı bu ekonomik güç keşke bizde olsaydı diye kıskandım. Oteller dolu, restoranlar dolu, hediyelik eşya dükkanları dolu… Üstünde Adele veya Chris Martin yazan tişörtler, kahve bardakları, sırt çantaları, şekerlemeler, hatta montlar bile yok sattı. Oteller dolu olduğu kadar da pahalı. Örnek vermek gerekirse, 500 Euro’dan 1500 Euro’ya, hatta 2500 Euro’ya kadar çıkabiliyor. Türkiye’nin kaçırdığı ekonomik getiriyi görebiliyor musunuz?
- Diyelim ki 250 bin kişi geldi. Bu insanlar yiyecek, içecek, otellerde kalacak.
- Hediyelik eşya alıp ülkelerine götürecekler.
- Uçak biletleri satılacak, taksilere binilecek.
- Belki de küçük bir İstanbul turu yapılacak.
- Vapurlara binip İstanbul Boğazı’nı seyredecekler. Vapurlarda çay simit yiyecekler.
Büyük bir ekonomik getiriyi kaybediyoruz. Normal turistten çok daha fazla para bırakabilecek bir sektör konser. En muhteşem canlı görsel efektleri ve akustik seslendirmeleri gördüm ve şaşırdım. Bu nasıl bir teknolojidir, bu nasıl bir “para basma makinesi”dir, şaşmamak elde değil. Hatırlar mısınız, 007 James Bond filminde Kapalıçarşı’yı görünce ne kadar heyecanlanmıştık? İki İngiliz, biri 36 yaşında (Adele) diğeri 47 yaşında (Chris Martin), dünyayı alkışlarla salladılar. Hayatlarını okuduğumda hepsinin ortak bir buluşma noktası var: Müziği çok seviyorlar, besteler yapıyorlar. Dünya ne çeşit müzikten hoşlanıyor, hepsini biliyorlar. Çok şanslı oldukları tek bir konu var, İngiliz olup İngilizceye sahip olmak. Fakat bu bir eksik değil. Arnavut kadın şarkıcı Dua Lipa, bütün albümlerini İngilizce çıkarıyor ve birçok ödül alıyor.
Adele ve Chris Martin konseri Münih’e çok büyük ekonomik katkı sağladı. Üç gece kaldım, bir boş restoran bulamadım. Ne diyelim, darısı ülkemizin başına!